Bu Blogda Ara

fark etme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
fark etme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Pazartesi, Mart 31, 2025

neye yarar


durup durup da yoklama

hâlâ geliyorum sanırım 

kapanmaya yüz tutmuş göz kapaklarım

ben seni kırmızından da tanırım

beni tanımamandan da tanırım 


hâlâ sana yaşıyorum sanırım 

nefesi sen varsın diye ciğerlerime salarım 

kaçtır görmüyorsun ya çok kırgınım 

korkma hâlâ bu yolu "sen, sen!" diye adımlarım


umudu da kestim sanırım 

bu yüzden yıllar sürer ancak bir adımım

bir fecir vakti kokunu duyarım 

duyarım da neye yarar 

sen Ankara'dasın ben İstanbul'dayım 

Salı, Temmuz 16, 2024

konulur bir gün

 adanmış bir ömür kurdu insan

oysa gerçeğe değil hayale

hiç mutlu olamayacağı bir geleceğe koştu insan

aradığı şey nasıl olsa bu dünyada değil diye

sevmeyi önemsemedi, güvenmeyi denemedi 

oysa kendine bile 

ve hep eksik kaldı insan

bütün parçalarıyla birlikte

sırf birleştirmeyi bilemedi diye 

 

                                                                                                

 

                                                                                                                 

 






Salı, Nisan 23, 2024

"rüyamda buluttum"

Şu an neredesin?

olmayı hayal ettiğin yerle olduğun yer arasında 

olduğunu zannettiğin kişiyle olmuş bulunduğun kişiliklerin başucunda 

sana bırakılmamış bir hayat ama sürekli sana ait olduğu söyleniyor

ufacık bir kendin olduğunda mutluluktan içine dolan kıvılcımı hatırlıyor musun?

artık böyle olacağım dediğin kaç gecenin sabahında yine yeniden nelere direndiğini ya da

hiçbir zaman fuşyayı sevdiğini bile dillendiremeyişlerin vardı

kimseye söyleyemediklerini boşver gülüm de, ya kendine söyleyemediklerin

alabildiğine bendinden kaçışların; sırf daha az kötü hissetmek için...

içinde yatanlardan korkup beyninin ışıklarını açamamışlıkların

potansiyelini bile keşfedemeyip ölmekten korktuğun olmadı mı hiç?

ya sen asla bu sen değilsen

yoksa bütün ömrünü o ait olduğun yeri arayarak mı geçirdin?

sana söyleneni düşünmek kendi fikirlerini bulmak için çıktığın yoldan daha bir güvenli değil mi?

sevemedin; bir yüzündü kabul edeceğin, halbuki sen ait olmadığın bir gecekonduya sığdırdın ruhunu ve evin diye kabul ettin ya

ömrün için binlerce ihtimalden birkaçına kandın ya

bir de kendini gerçek kılınca mutlu olacakmışsın ya hani

kim dedi bunu sahi?

 maksimumun sana huzurunu getireceğine söz vermiyordu oysa

onu iyi dinle, yaklaşan ayak seslerinde mutluluğun çıkmadığını duyabilirsin

unutma ki bilmek iyidir, çokca bilmekse ölüm...





Cumartesi, Mart 16, 2024

sanrıları

 hiçbir vaat bu dünyaya barış getirmeyecekti

insanları barışı görmek için değil göreceğine inanmak için yaşarken

kaos olmasa hayatta kalamazdık ki

ve biz dünya için yas tutacaktık

yas tutmak yaşatacaktı bizi

inançlı ve inançsızlar olarak ayrılacaktık

inançlılar güzel günleri bekleyecekti, inançsızlarsa sonsuz sessizliği arayacaktı

ama kimse aradığını bulamayacak,

ve bir vakit güneş batayazarken, birisi eline televizyon kumandasını aldığında, okyanusta bir balık kolonisi yüzerken yahut; var olurkenki sancımızı da alıp yanımıza, yok olacaktık...



Salı, Şubat 06, 2024

son bilinen

 


kırık, tahta bir sandalyenin üzerinde oturmaktayım

elimde kımız, saçlarım yere doğru kıvrılmış,  eğilmekteyim

hengameden sağ çıkmış bir masa duruyor önümde, 

can çekişen bir avize ışığı asılı üzerimde, 

kanıt olsun kan damlaları yerlerde 

ve sağ kalan varsa diye boğucu bir hava gezinmekte,

ölmekteyim...


Pazar, Ağustos 13, 2023

acı çekmecesine bilmek

evrenin bir altın ortası var. bunu Aristotales görmüş olmalı. belli bir dozaja kadar bilgi şart fakat sonrası yük olmaya başlar bilgi öğrendikçe gelişen beyninde. dikkat edin bilgi öğrenmek, bilgiyi ezberlemek değil. cahil, yarı cahil ve bilgin. en tehlikelisi kişi için bilgin olmak fakat kişiler (toplum manasında) için en tehlikelisi de yarı cahil olmak. tümevarım yapalım; yarı cahil insan cahil insandan daha beterdir. çünkü yarı cahil olan birey bildiği kısım ile bilmediği kısmı kapatmaya çalışır. bilir, bilmediğini de yorumlar. bilmediğini yorumlama hakkı ona daha evvel bildiği şeyler tarafından verilmiştir. ve yarı cahillerin bir de bildiğini sandıları vardır. sorun şu ki hepimiz yarı cahiliz. peki ya bilgin olmak? kişinin felaketi... çok bilmek kendine acımayan insanların yapabileceği bir şeydir. bilmekten çekinmemek... cesaret işi, çünkü ''neyden korkarsın?'' demişler ''bilmediğim ne varsa'' demiş. bilmek uğruna mutluluğu feda etmek, edebilmek... şu an Türkiye'de sınır dışı  operasyonlarında neler oluyor bilmiyorum, yeraltı dünyasında bugün kimin en sevdiğinin kanı döküldü bilmiyorum, okusam ömür boyu aklımı kurcalayacak bir soru bekliyor belki de beni şu etrafımı sarmış kitapların arasında fakat ben okumadım ve bilmiyorum... şimdi düşünün ve bu saydılarımın hepsini bildiğimi tahayyül edin. bilmek iyiydi diyorduk değil mi? oysa, oysa gittikçe bilmek yüke dönüşüyor. senin aklına dahi getirmeyip bilmeyerek daha rahat yaşadığın bu dünyada birileri nelere kafa patlatıyor ve ne düşüncelere gark ediyor zihnini. şimdi ya bilmekten çekinmeyeceksin ve o bilmek dozajını aştığında acı çekeceksin yahut bir yarı cahil olarak kalıp bildiğini de bilmediğini de enn iyi ve enn çok sen bileceksin. bunu fark etmeyeceksin çoğu vakit. bir açıklaman olacak yaptığın yorumların için ama fark edersen eğer kendinden iğreneceksin, işte o an gözlerine kirpiklerin ''acizlik'' diye batıyor olacak.

Cumartesi, Ağustos 12, 2023

neden çarpanları-asal çarpanları

                      

sevmediğin şeyleri kendine yük olarak görmek yerine niçin onu dönüştürüp kullanmayı denemiyorsun? bu, evin köşesinde kullanmadığın bir konsolu üzerine düşünerek işe yarar hale getirmek ve bir köşeye atmaktansa başköşeye oturtmak gibi bir şey olabilir. bu noktada matematiğin bir konusunu dönüştürülebilir.

 herkes senin hissettiğini hissetmez. sen bile bazen neyi niçin yaptığını kalbin ve aklınla kestiremiyor olabilirisin. fakat insanın anlama ve algılama gereksinimi yatsınamaz. şu halde kaçınılmaz sonuç ''neden'' sorusudur. ve nedenler son derece doğurgandır. sorgulamak gerekir. ve bunun için bir metod kullanabilirsin, adı mı ne?

neden çarpanları adı verilen kavram da bu şekilde ortaya çıkıyor. bağdaştırılan şey ise matematikteki ortaokul asal çarpanları konusu. bu konu vakit geçirmeyi çok sevdiğim bir parkta kendimle vakit geçirirken bulundu. komplike olmayacak bir örnek vererek başlamak istiyorum. bugün  pasta yedin. ilk neden çarpanımızı kullanalım ve niçin pasta yediğini soralım. çünkü canının istediğine karar verdin. peki niçin canın istedi? çünkü bugün sosyal platform algoritmanda bir pasta gördün ve canını çektiğine karar verdin. hey niçin o pastayı gördün ki? çünkü algoritma senin zevklerine göre düzenlenir ya çoğunluk ihtimaldesin ve pasta görme olasılığının yüksek olduğu bir algoritman var ya da az olan ihtimaldesin ki bu da algoritma karşına yeni bir şey çıkardı demektir. pasta yemenin sebebinin algoritma olmuş olması tuhaf değil mi?

çoğu zaman ''niçin'' demiyor insan yahut tek bir niçin sorusuyla yetiniyor. görüldü. bir şeyin tek bir nedeni olabilir kuşkusuz ama olmayabilir de. üstelik nedenler birbirinden etkilenir vaziyette iken. velhasıl al gardını ne nedenler var karşında kuşanmış duran, hem de ne nedenler. 

        belki ben de gidip bu yazıyı niçin yazdığımın neden çarpanlarını yapmalıyım :))


sitare

 umut verme bana nazenin  yaşatır sanırsın, ölüveririm öyle sımsıcaklığını duyumsatma bana berceste ısıtır sanırsın, kuytu köşelerime kar ya...