Bu Blogda Ara

yaşatmadın kendini fakat özledim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yaşatmadın kendini fakat özledim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Cumartesi, Ağustos 30, 2025

gibi...

 içimde arayıp duruyorum seni

gökyüzüne bakınca her seferinde görecekmişim gibi

kalbimle ilk tanıştığın an duyduğum heyecan

asla gerçek olmayacağını es geçmişim gibi

seni yaşayan insanlar varken

ben sadece bir yerelerde, uzak bir yerlerde var olduğunu biliyormuşum gibi

kana kana tadarken bildiklerim seni

ben sana en benzeyen parçamı durup durup içime çekiyormuşum gibi

unutmak istiyorum, bilmek istemiyorum, hissetmek istemiyorum

yine de senden kaçtıkça sana varıyormuşum gibi

çık kalbimden diyorum, sanki kalbimin sen olduğunu görmüyormuşum gibi




Cuma, Ağustos 22, 2025

yaşa diye veriyorum kanlarımı

akşam çökünce duyduğum tüm seslerde
şafak sökerken aldığım bütün nefeslerde
bir suyun dibinde sürüklenen her çakıl taşında 
ve kırmızının en koyu tonunda ben yalnızca seni buldum gülüm 

gece yarıları gökyüzüne her bakışımda
aklım erip varlığımı varlığınla taçlandırdığımda
hiçbir şeyi değil tek seni sevdiğimde
ve senin bana sırtını her dönüşünde ben çoktan kölen olmuştum gülüm

vazgeçmek vakti geldip geçeli çok oldu senden
koparmaya çalışıyorum halen ilk düğümü kalbimden
ve sonuna gelene kadar ömrümü tamamlamış olacağım
sen başka gönüllerin ırmağında hayat bulurken 



Salı, Ağustos 19, 2025

dayadık mı silahını başıma?

 yanıma koymalıydım oysa seni kalbimden dışarı dahi çıkaramadım
 duygularım sana dokunacaktı; ellerim böyle nasırlı, yüzümde de böyler bir acı
olduğun tarafa bile dönemedi çehrem
canına tak dedirtmeden ve yokmuşum gibi hissettirmeden koruyacaktım seni
 adımı bile öğrenemedin sen
olduğun yerde: yanaklarımı okşayan dünyamın en güzel kokusu 
defalarca izlediğim manzaranın senin yanındayken binbir farklı tonu
bahsim sen olunca edebiyatın anında yok oluşu, hoşça kal gülüm


Perşembe, Mayıs 29, 2025

vazgeçemeyişle

 İlkinde hevesle geldim sana, almadın soluna

ikincisinde korkuyla geldim, açamadın kapını

üçüncüsünde heyecanlıydım, görür gibi yapıp kaçırdın gözlerini

dördüncüsünde güvenle geldim,yeterli gelmedi

görmediklerin de vardı oysa

sana kanadı kırık geldim, yüreği buruk geldim, beli bükük; dili sus geldim

umursamadıkların da vardı 

bazı bazı olmayacağını bilmeme rağmen geldim 

yine geliyorum, bu sefer ne ile bilmiyorum

vazgeçemeyişimle geliyorum...





Pazartesi, Mart 31, 2025

neye yarar


durup durup da yoklama

hâlâ geliyorum sanırım 

kapanmaya yüz tutmuş göz kapaklarım

ben seni kırmızından da tanırım

beni tanımamandan da tanırım 


hâlâ sana yaşıyorum sanırım 

nefesi sen varsın diye ciğerlerime salarım 

kaçtır görmüyorsun ya çok kırgınım 

korkma hâlâ bu yolu "sen, sen!" diye adımlarım


umudu da kestim sanırım 

bu yüzden yıllar sürer ancak bir adımım

bir fecir vakti kokunu duyarım 

duyarım da neye yarar 

sen Ankara'dasın ben İstanbul'dayım 

Salı, Ocak 07, 2025

sen hele bir gel de

 sen gel de gönlümün yamacında bir çiçektir açsın

kapkara odalarım ışığınla tanışsın

sen gel de sahilim dalgaların uğrağı olsun

kışın ortasında kuru dallarıma yusufçuk konsun

-

geldiğini hayal ediyorum ve güneş aya kavuşuyor

denizin dibinde sürüklenen bir taş yerini buluyor

geldiğini hayal ediyorum ve yurdum leylak kokuyor

dağlar sıcak, Mehmetçiğim sağ oluyor

-

hele bir gel sen, gözlerim artık susacaktır

sukunetini senin kırmızında taçlandıracaktır

hele bir gel sen, atmaz yüreğim atacaktır

buzlarını bir tek sana kırdıracaktır

hele bir sen gel gülüm, bu avare vücut yaşamla tanışacaktır









Salı, Aralık 17, 2024

öğrettin oysa ben kötü bir öğrenciyim

ah nasıl da nazlı bir kız çocuğu gibi bakıverdin kapı eşiğinden
içimdeki boşluğu ne de mayhoşça doldurur gibi oldun 
kanmamam gerek oysa 
gelir gibi edersin 
gelmezsin 
biliyoruz gülüm 
inadı bırakıp nasıl da uyku uyur oldum seni düşleyince
karanlığıma nasıl da kıpkırmızı tomurcuk açtın 
ama elde tutmaya yeltenmemeliyim
çünkü sen dünyadaki en hürsün
biliyoruz gülüm 
söyle nasıl da çekiyorsun beni kendine 
beş oluyor bu ve ben ölümüne nasıl da hala ilk gibi heyecanlı ve ilk gibi bilmezcesine koşuyorum sana
ama koşmamalıyım
gerisin geri yollarsın
oysa adımlarım birbiri ardına düşüp de gittiği yollarını dönmek istemez
biliyoruz gülüm 





Pazar, Ekim 06, 2024

unuturdum ya muhakkak





Öğretselerdi düşünmemeyi unuturdum seni
ya da ezelden beri iş o ya  
hiç denk gelmese idim sana işte o zaman unuturdum muhakkak
hiç tanımasaydım sevmezdim seni
oysa ben seni hiç bilmiyorum
köşebaşında o alacalı renklerine rastlamasa idim oluru yok tutulmazdım sana 
ben sana hiç rastlamadım
bilmem ki acınası halimi nasıl anlatsam
var olmasam adamazdım kendimi sana
oysa ben sensiz bir nefes olsun alamadım 





Perşembe, Mayıs 09, 2024

varlığımı varlığına armağan ediyorum!

şu damarlarımdan akanın kan olduğunu bilmese idim nanlörlük derdim
bu canı yaradan vermemiş olsa idi, öyle rastgele bir an bir rüzgar estiğinde yüzüme, geri verirdim

şehit evine doğmayan güneşin her sabah arsızca penceremdeki boşluktan odama doğmasına kuruluyorum
Irak'ta üzerine askerimin kanı bulaşan çiçeğin aynısının gülhanede açışına ya da

Yunus Emre Uçar'ın çocuğunu bu vatana bırakışına
ve Murat Akman'ı annesinin çöp poşetine atıp kaçışına

alnıma yazıldığın güne seviniyorum ardından 
derken bugün o sevinçte yok oluyorum
üç hakkımız olur, ben dördüncüyü deniyorum
acı, çokça acı lakin vazgeçemiyorum
şafağın söküyor işte gülüm
ve ben her fecirde olduğu gibi;
varlığımı varlığına armağan ediyorum!





 

Pazartesi, Mart 18, 2024

drama köprüsü bre Hasan

gencecik bir ağaca takılı kalmış yıllanmış poşet parçası 

en sevdiğim parkta bir banka çömmüş engin dağlarını izliyorum ülkemin 

bir taş parçası yuvarlanıyor yağan yağmurlarında

ne nereden geldiğini biliyor ne de nerede mola verebileceğini

sahrada bir kum tanesi gibi olmak seni sevmek

öyle ki ne gör beni demeye hakkım,

 ne  yanına ulaşabilmeye gücüm,

 ne de küsmek sana haddim,

bir gün kabul edersin beni diye hayata tutunmaya çalışacağız bir çam ağacının büyümesini öylesine bekleyerek

her gece lambaları yansa da her sokağı kontrol edeceğiz sen isteyene kadar beni 

gülüm; yıllar yılı o denli yol teptim, n'olur geri çevirme senden; seni!



Perşembe, Mart 07, 2024

gülüm...

 bazı geceler vardı çocukluğumda

 karanlığında ben neyi bilmiyorsam saklayan,

gökyüzünden geçen yeşil-kırmızı ışıklı uçakları sayardım

tanıdık bir yüz görmek gibi gelirdi 

o soğuk akşamlarda geleceğime meydan okurdum

küçük, çokça küçük hissederdim kendimi

ya nizamiye kapısında görünmez olursam

ya hazır saymazlarsa beni,

ya red yersem senden...

bir tepeye çıkardım ikindi vakitleri

ellerimde çiçekler, gün batıyor ve önümde alabildiğine dağlar,

hiçbir yere gitmeden her yere gideceğim hissi dolardı içime

çok büyüyünce, daha da çok büyüyünce o dağlarda eğitim alıyorum

ve bir rüzgar esiyor yüzüme;

geç kalmışım gibi hissediyorum

hayatıma geç kaldım, amacıma geç kaldım, yaşamaya ve yaşatmaya geç kaldım!

ürperiyorum...

sevilmekten de geçecek kadar sevebildiğime şaşıp kalıyorum ardından 

hem korkuyorum hem de umut diliyorum kendime gelecek için,

hiç yaşamadığımı özlüyorum, yüküm ağır geliyor ve yamaca oturuyorum

konuşsam iyi gelecek, boyuna susuyorum

sevmenin bedelini anlıyorum, gözlerime doluyorsun...

seni kendimden geçercesine seviyorum, duymuyorsun

senin için yaşıyorum, üzerine alınmıyorsun

kırmızına inat parça parça bölünüyorum, sen ölümü bile kabul etmiyorsun...gülüm

b


Pazar, Mart 03, 2024

sana vazgeçmeyi öğretmeyecekler

 hissetmeye başladığın gün ölümü de göze aldığın günün olacak

hislerinin ilk kaybı ise şaşkınlığın

ola ki hiçbir canlıyı sevmeyeceksin

sevdiklerini ise bir canlı misali yaşatacaksın

senin bahtın koluna taktığın tüfeğin 

senin kaderin yanındaki yoldaşın

alın yazındır vatanın

ölmek isterken dahi yaşayacaksın yaşatmak için

o kadar yalnız olacaksın ki evinde yolunu gözleyen kimse olmayacakken n'olur geri dönsün diye kurşununu göğüslediğin silah arkadaşların olacak

vatan toprağınla öyle bir bütün olacaksın ki

kanın ılık ılık içini okşayarak kamuflene akarken onun sessizliğine sığınacaksın

yorgunluğunu gidermek için bir su başında onun bozkırına uzanacaksın

 öldüğünde ise toğrağında yatacaksın

ve vazgeçmeyeceksin, ne olduğunu bile bilmeyeceksin!




Salı, Şubat 13, 2024

bak, bakarsan ölümde yaşayacağım

 çocuktum, alabildiğine özeniyordum 

eteğine yapışıp beni bırakmaman için neyim olsa veresim geliyordu

eğer gözlerin gözlerime değse idi yıkılır kalırdım

gene de bana bakacağın günün doğuşlarında; soğuk içime işlerken bozkırın ortasında...

eğer beni kabul etse idin yaşardım yaşatmak için

gene de içimden ismini sayıklayarak ölmek geçerdi

isterdim ki duyduğum son şey sen olasın

isterdim ki aldığım son nefesimde bana bir şey fısıldayasın da son gülümsememi dudaklarıma sen yerleştiresin 

seni isterdim yürüdüğümüz yolun başından ta sonuna kadar,

seni isterdim içine çekilip sen beni senin derinlikmlerine katana kadar...




Pazar, Şubat 11, 2024

nereden estin el-aman

 niçin, nereden estin de tutuldum sana

seni bildiğim ilk günü anımsıyorum, nasıl da üzülmüştüm

demek hissetmişim yedimde de yetmişimde de aldığım nefes kadar yakınım olacağını 

demek bilmişim kalbimi ılık ılık ısıtacağını ve orada yer açarken kendine beni sancılara boğacağını 


ben en çok da yaylalarda görürdüm seni, dağların arkasında bir yerlerde değildin; o dağların hepsi sendin

yüceliğin korku salardı damarlarımda akan kana ve bir o kadar da kendine çekerdi brovemi okşayıp  geçen yellerin

oyun mu oynadın bana diye geçiyor aklımdan ara ara hep senin olayım diye

öyledir ki bir gözüm kızarken alabildiğine, öteki gözüm üzerindeki kan kadar merhametli sana...




sitare

 umut verme bana nazenin  yaşatır sanırsın, ölüveririm öyle sımsıcaklığını duyumsatma bana berceste ısıtır sanırsın, kuytu köşelerime kar ya...